26 Kasım 2006

Unholy Alliance

Death Metal ve Black Metal`in anavatanı olan Iskandinav ulkelerine özellikle de İsveç`e kadar gelip de konsere gitmemek olmazdı değil mi? Ben de o şekilde düşünüp Yunanlı arkadaş Oddie`nin teklifi doğrultusunda Malmö`deki Unholy Alliance II konserine gitmeye zor da olsa karar vermiş oldum.

Zor olmasının temelde iki nedeni vardı: Birincisi hadise 100km uzaklıktaki Malmö`deydi ve bitiş saati olan 12`de yurda dönecek bir araç bulma şansımız yoktu o bakımdan geceyi Malmö`de geçirmek gerekiyordu, Oddie uyku tulumu ile önceki yıl bu şekilde kaldığını sorun olmadığını söylese de buna aklım pek yatmamıştı(Göteborg`ta dışarıda geçirdiğim 3 saatin bunda bir etkisi olabilir belki:) ). Ikincisi ise bu tarz müziğin bünyemin kaldırabileceğinin biraz üstünde olmasıydı, tamam yeri gelince dinleriz ama sevdiğimiz şarkılar sayılıdır. Ilk sorun Oddie`nin araba kiraladım demesiyle hallolmuş oldu. Günlüğü 420SEK`ten çivili lastikli(nasıl uğultu yapıyordu bir bilseniz) yepyeni bir poloydu aracımız. Ikinci sorunu da her grubun canlı performansının daha iyi olacağını(yokmuş böyle bir şey) ve böyle bir fırsatın bir daha elime geçmeyeceğini düşünerekten (kısaca içimde kalmasın diye de diyebiliriz) halletmiş oldum.

Cuma akşamüstü 5 civarlarında yola çıkan aracımız yolların gayet düzgün olması ve çalan Slayer şarkılarının etkisi ile 1 saat 15 dk civarında bir sürede Malmö`ye vardı. Daha önce 6-7 kez geldiğini söyleyen Oddie`ye uyaraktan şehrin içinde konser alanını aramaya başladık, yarım saatlik bir aramanın ardından alandan oldukça uzakta olduğumuzu öğrendik ki otobüse binerekten alana gitmek zorunda kaldık.


Iceri girdiğimizde Lamb Of God sahnedeydi, kalabalık pek de coşmuş görünmüyordu, ilk grup olmalarına bağladım (alakası yokmuş, sakin bu herifler ya, konser boyunca aynı şekildeydiler). En çok hoşuma giden 2. gruptu kendisi.

Daha sonra Finlandiya`nın bağrından kopan Children of Bodom geldi sahneye. Işıklandırmaları çok iyiydi ve seyirciyle In Flames`in aksine Ingilizce konuşmaları işime gelmişti, gerçi In Flames ev sahibiydi olsun o kadar değil mi :). En çok hoşuma giden grup oldular.


Daha sonra In Flames sahneye çıktı ve pek de iyi sayılmazlardı, kayıttan dinlemeyi tercih ederim o derece yani. Gerçi In Flames`i kötulememin bir sebebi de yarım saat boyunca önümde zıplayan 2m`lik iki kutup ayısına ifrit olmam da sebep olmuş olabilir, bilemiyorum.

En son sahneye çıkan Slayer olayı tam anlamıyla kopardı, bünye iflas etti diyebilirim. Gerileye gerileye ışıkçının bile arkasına geçip teçhizatların siperinden faydalandım. Bu kadar iğrenç bir ışıkçı da görmemiştim; doğal olarak karanlık olan mekanı her davul darbesiyle spotlarla gündüze çevirerek bana beyin bir şeyletmesi geçirdi ki 2m uzağımda olup halen yaşıyor olması enteresan(ben de mi sakinleştim acaba :) ). Gerçi bu tamamen benim bakış açımı yansıtıyor, daha önce bu tarz grupların konserine hiç gitmemiştim o bakımdan yadırgamış da olabilirim.

Ilk girdiğimizde çok da kalabalık olmayan salon(ki salon abartı büyüktü ve kendi içinde sahnelere bölünmüştü, aynı anda 3 tane devasa konser verilebilir öyle bir şey yani) In Flames ve Slayer`da 5000 kişi civarına ulaşmıştır kanımca. Sürekli sapsarı saçlı insanlar görmekten bunalan bünyeme simsiyah saçlı, yoğun makyajlı (ah bir de masmavi gözlü olanları vardı ki akıllara zarar) kızları görmek iyi geldi. Kızlar deyince aklıma geldi, Slayer konserinde hemen arkasında bulunduğumuz ve çitlerle çevrili teçhizatların olduğu alana konser boyunca 5dk`de bir bir kız getirildi, Slayer ekibi ile yakından tanışmak için seçilen şanslı kızlardı heralde ;)

Konser çıkışı Türkiye`de gayet olağan olan ancak burda beklemeyeceğim bir manzara ile karşılaştım, işportacı abi :) İçerde 300SEK`e satılan tişörtlerin daha güzelini (katılan tüm grupların ve hadisenin adı vardı en azından) 100SEK`e satıyordu. Ancak ben ambele olmuşluğun etkisiyle aritmetik yeteneğimi kaybedip tişörtleri çok pahalı olarak nitelendirince güzelim tişörtlerden almayıp mal gibi dönmüş oldum.

Otobüs olmadığı için yarım saatlik bir Malmö yürüyüşü ardından arabamıza ulaştık. Tabi ki dönüş yolunda ben kullandım (kaçar mı bea). Ancak şansıma bastıran sis oldukça enteresan anlar yaşattı, 100km/s ile giderken(sınır 110) bir sis bulutunun içine girdiğimde bir anda görüş mesafem 4-5m`ye düşünce "noluyor la" edası ile yavaşlamak zorunda kaldım. Neyse ki yolu bilen Isveçli`ler beni solladı da ben de onların ışıklarını takip ederekten rahat bir yolculuk geçirmiş oldum. Sis bulutuna girdiğimde uzunları açmamı öneren kömüş arkadaşım Oddie`ye de burdan sevgilerimi iletiyorum :) (hiç mi siste araba kullanmadın)Polo`ların daha doğrusu Volkswagen`lerin gösterge paneli ışıklandırmasına hasta olduğumu bir kez daha hatırlamış oldum.

2`ye doğru yurda varışımızla macera dolu(aman ne macera) gecemiz de bitmiş oldu.

Diğer fotoğraflar için

4 yorum:

İnci Üsküplü dedi ki...

Şu cümleyi bana söylememek için saatlerce uğraştın uğraştırdın. Bilseydim buraya yazacağını o kadar uğraşmazdım.
Bence iyi ki gitmişin oralara kadr gidipte böyle bir şeye katılmasaydın döndüğünde yakınmak için bir sebebin daha olacaktı. Hoş zaten olacak ama neyse:P Sonuç olarak dönüşte benden çekeceğin var haberin olsun!

Adsız dedi ki...

abi in flames i canlı izleme fırsatı bulduğuna göre bu erasmus herşeye değmiştir herhalde.
-corenull

volkan dedi ki...

Abi iyilerdi hoştulardı ama biraz fazla şey bekledim heralde. Neyse sonuç olarak erasmusun boyle de bir faydasi varmış, In Flames`i evinde izleme şansı verdi bana.

volkan dedi ki...

Incirik, yine de o cümleyi söylemedim, biraz yumaşatılmışı olabilir tabi belki bu :)
Çekeceğimiz şey varsın senden olsun