7 Ekim 2006

Erasmus ile İsveç - Korelilerle Yemek


2 hafta önce doğum günümü kaçırdığını öğrenen Jane (gerçek ismi daha farklı ama söylemesi imkansız gibi bir şey olduğu için bize kolaylık olsun diye bu ismi uydurmuş) bunu telafi etmek ve hep beraber bir şeyler yapmak için Koreli arkadaşları ile birlikte Kore yemeği yemek için beni kendi yurtlarının mutfağına çağırdılar.

Söyledikleri saatten biraz önce giderek yemekleri nasıl yaptıklarını gözlemleyebilmek için ufak bir baskın yapmak istedim ama kızlar ve yön tarifleri konusundaki beceriksizliklerini unutaraktan mutfağı yaklaşık yarım satte bulunca her şey mundar oldu sanıyordum ki onların da henüz yemeğe girişmemiş olması işime geldi.

3 çeşit yemek vardı masada: Chili sosu eşliğinde soğanlı, biberli, domatesli kıyma; bizim omletin ton balik eklenmişlisi ve son olarak kuru ötesi pilav. Kızlardan en kısa ama en beceriklisi kıymalı nane ile uğraşırken sürekli benim "aman gözünü seveyim, domuz eti yok, eminsin değil mi?" sorularıma mazur kalırken Jane omlet ile diğer arkadaş da kuru pilav ile ilgilendi. Pilavı da Çinliler` in getirdiği pilav makinesinde(fritöz gibi bir şey, her haltı pişiriyormuş zaten) yaptılar ama defalardır tekrarladığım gibi kupkuruydu, bir de bunu çok tüketiyor bu insancıklar, demek bizim caaaanım, envai çeşit pilavlarımızdan yeseler soluklari kesilir heralde.

Sonunda hazırlama aşaması biterek en sevdiğim kısım geldi. Bir hışımla daldım tabi. Kıymalı dalga tahmin ettiğimden güzel olmuş, bir de marula sarip yemeyi akıl etmişlerki takdir ettim, daha bir hoş olmuştu. Bir ara baktım kızlar ufak bir salça sosu sürüyorlar, baktığımı görünce açıklama getirdiler tabi "Çok acı bir sostur bu", bir de dalga geçtiler "sana gelmez bu, eheheheh" gibilerinden, tabi ben durur muyum, getir dedim sen şunu benden yana, sizinki gibi çay kaşığıyla sürülmez bu dedim daldırdım kaşığı sürdüm afiyetle de yedim ki kızlar dumur yanımdaki yumuşakça isveçli iptal oldu. Bu sefer ben açıklama getirdim hadiseye "çiğ köftemiz vardır, hede hödö " diye. Bir dumur da çiğ köftenin yapılışını anlattığımda yaşandı o ayrı konu.

Omlet de gayet güzel olmuştu, hatta gaza gelip ton balikli bir şekilde ben de deneyeceğim bile dedim bir ara.

Yemeğin sonlarında dondurmalarımızı yerken (kavunlu bulmuşlar, dedim yuh en sevdiğime isabet ettirmişler) nerden çıktığını bilmediğim bir konu dile geldi: Tuvaletlerin küçük çeşmesi. Konuşulası şey değil ama oldukça ilginçti. Daha önce söylediğim üzere İsveçli yarım akıllılar bu basit şeyi akıl etmekten acizler, Korelilerde ise durum daha vahim. Bu küçük çeşmeyi adamlar lüks sayıyorlarmış, sadece çok pahalı ve gösterişli banyolarda bulunuyormuş. Zaten onlar için yeni bir şeymiş bu. Bizde gayet sıradan bir şey olduğunu, doğduğumdan beri bu çeşmesiz bir tuvalet görmediğimi söyleyince mavi ekran verdiler tabi. Bu arada lüks banyo ile kastım gerçekten lüks; tuvalet tam otomatik :D Tuşlarla yönetiliyormuş, suyun sıcaklığı ayarlanıyormuş ve hatta kurutma işlemi de hava üflenerek yapılıyormuş. Tabi bu sefer de ben mavi ekran verdim :) Daha sonra iş iyice geyiğe döndü ve Korede bu konuyla ilgili bir endüstri oluşturup milyon dolarlar kazanmam ile son buldu konu.

Sonuç olarak güzel bir gece geçirmiş oldum. Oldukça iyi insalar Koreliler, zaten bu Korelilerle hep iyi ilişkiler içindeyiz onların da dediği gibi karşılıklı bir yakınlık var. Yemek için hepsine teşkkür ederim.

Son olarak Koreliler ve Jane ile ilgili bir bilgi daha vermek isterim. Bilindiği üzere bu adamlar bilgisayar oyunları konusunda aşmış bir toplum, özellikle Starcraft konusunda eli öpülesi insanlar, o derece yani. Zaten adamların atasporu gibi bir şey Starcraft. Hem bizdeki gibi büyük bir erkek hegamonyasında değil hadise, büyük oranlarda kızlar da en az erkekler kadar sıkı oyuncular. E hazır ben de bulmuşum Koreden bir kız daldım konuya kafadan. Epey bir muhabbet ettik SC hakkında, terran oynamayı sevdiğini insalara karşı başarısız olduğunu ancak bilgisayarı yenebildiğini söyledi. Kısacası benim şansıma usta bir oyuncu gelmedi ama bu muhabbeti canım ülkemde bir tek kız bile yapamamış olmam ve yapamayacak olmam da olayın ayrı bir boyutuydu. Karşılıklı oynama sözü vererekten hadiseyi noktaladık

Hiç yorum yok: