31 Ağustos 2006

Erasmus ile İsveç - Dersler

Perşembe günü ilk defa derse girdim. Önce database techniques, daha sonra da computer security isimli derslerdi. Computer sec. dersi tam da aradığım ders aslında. Bir tane de asp.net diye "distance"(uzaktan) tabir edilen internetten görülen bir dersim var. İnternetten bağlanıp hocanın anlattığını falan sanmayın sakın benim gibi, sadece materyaller konmuş nete, alıp okuyup ödevleri projeleri yapıyorsun. Bunlar ilk dönemin ilk kısmındaki derslerim. Burada çok hoşuma giden bir sistem uyguluyor adamlar, dönemi 2ye bölüyorlar; ilk kısım 28 Ağustosta başlıyor, 2. kısım ise 6 kasım civarı başlıyor. Bu sayede öğrencinin aynı anda çok derse dağılmasını önleyerek, aldığı az sayıdaki derse yoğunlaşmalarını sağlıyorlar, bence gayet akıllıca.

Hocalar gayet iyi insanlar, çok da düzgün ingilizce konuşuyorlar, gayet anlaşılır bir şekilde. Sınıflar ise oldukça modern: Kablosuz internet, elektrikli perdeler, projektörler, merkezi ısıtma, yepyeni masalar sandalyeler, aydınlık bir ortam vs vs. Ama çok büyük(en azından benim açımdan) bir sorunu var: Hasslehölm diye bir kasabada ve sadece 2 binadan oluşan bir yapı şeklinde. Bu kasabaya tren ile 20 dkda gidiliyor. Gidiş ücreti 30SEK, indirim kartı olursa 24e iniyor, ben 580SEK`e aylık kartlardan aldım. Sorun tabi ki kaldıgım yere uzak olması değil, sorun ana kampüsten yani bir sürü insandan, hareketlilikten canlılıktan kısacası kampüs hayatından uzak. Zaten bil muhlar enteresan insan olurlar, çok renkli insanlar değildirler coğunlukla, zorlamadıkça kendinlerini ortaya çıkarmaz bir şeylere katılmazlar(kendim de onlardan biri olduğum için gayet içtenlikle eleştirebiliyorum aman yanlış anlaşılmasın). Türkiye`deyken bunlar tabi ki benim için sorun olmuyordu ancak arkadaşlarından uzak ve tek başına olduğun bir yerde, bir de benim gibi geç kaynaşan biriysen böyle bir yerde 5 ay geçirmek büyük bir sorun haline geliyor.

Tenha yerlerden uzun bir süredir -en azından ktuye gittiğimden beri- hoşlanmayan biri olaraktan böyle bir soyutlanmışlığa (yuh lafa bak, yok artık daha neler :)) ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Deli deli insan içine karışan, yüzlerce arkadaşı olan, her gördüğüyle muhabbet kuran bir insan elbetteki değilim ama kalabalıkta yaşamak, en azından çevremde insanlar olduğunu bilmek sanırım benim için oldukça önemli bir olgu. Kimse kusura bakmasın ama ekime kadar süren var İsveç, bu konuda ya bir şeyler yaparsın ya da ağlaya ağlaya arkamdan bakarsın(abart abart iyice abart, ne ağlayacak isveç senin için, neyine ağlasın).

NOT: Aralardaki esprili tutuma rağmen gayet ciddiyim (bu kitaba kötü dediler, çok da merak ediyordum) aslında. Tabi ki büyük konuşmamak lazım ama sözlerimin de arkasındayım, her zamanki gibi.

2 yorum:

gülcan dedi ki...

merhaba.bloğunu erasmus hakkında araştırma yaparken tesadüfen buldum.bilgisayar mühendisi olmanda benm için çok iyi oldu.çünkü bende bilgisayr mühendisliği bölümü 2.sınıf öğrencisiyim.ve bu sene erasmus düşünüyorum.öncelikle derslerin sanırm tamamını ingilizce gördün değil mi?hangi seviyede ingilizce ile oraya gittin?ben de gitmek istiyorum.fakat gidipte dersleri çok iyi anlayamamaktan korkuyorum açıkcası.yani derslern çoğundan kalıpta, dönmek var:)çoğu arkadaşım zor olacağını söylüyor.beni bu konuda bilgilendirirsen çok sevinirim.şimdiden teşekkürler...

volkan dedi ki...

Merhabalar Gülcan,
Anadolu lisesinde edindiğim İngilizce birikimimle gittim İsveç'e ve ilk birkaç günde hiç Türkçe konuşamamanın verdiği şok etkisi hariç hiç zorluk çekmedim. Aldığım derslerin tümü İngilizceydi, tabi istersen İsveççe olanları da var :D Türkiye'deki çoğu üniversitede bölümümüz terimlerinin maalesef zaten çoğunlukla yabancı dildeki karşılıkları kullanıldığından dersler konusunda sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum. Eğer hedefin kuzey ülkeleriyse fazlasıyla anlaşılır bir netlikte konuşan hocaları rahatlıkla takip edebilirsin.

Asıl sorun sosyalleşirken ortaya çıkıyor. Farklı seviyelerden, farklı aksanlarla -ki çoğunlukla kendi dillerini konuşur gibi konuşanlar oluyor- gündelik konuları aşıp siyaset, din, dünya görüşü vb konularda konuşmaya başladığında İngilizce bilgin öne çıkıyor. Ben gittiğim yerde tek Türk olduğum için Türkiye, müslümanlık, oruç, Erdoğan, ülkenin gidişatı, ermeni meselesi gibi konularda soru yağmuruna tutulmuştum. Çoğu Avrupalı bu gençlere vereceğin izlenim her açıdan çok değerli olduğu için bilinçli hareket etmek gerekiyor. Çok boş insanların yanında kültürel açıdan kendini yetiştirmiş kişilerle de karşılaşıyorsun ve doğal olarak bu insanlarla fikir alışverişinde bulunurken dil fazlasıyla önem kazanıyor.

Kısacası dersleri dert etme, ben de senin gibi 2de karar verip 3. sınıfta gitmiştim. Hele ki sevdiğin dersleri alıp, dersleri kaçırmadan takip edersen, bir de partilere dalıp ödev sınav gibi şeyleri kaçırmazsan dil asla problem olmaz. Tabi bu dediklerim bölüm dersleri için geçerli, daha sözel derslerde durum tam tersi olacaktır muhtemelen.

Başka sorun olursa cevaplamak isterim. Umarım bu eşsiz deneyimi yaşama ve iyi değerlendirme şansına sahip olursun...