28 Haziran 2006

Dünya Kupası-Kanal 1, Ösym Şarkısı, Kamu Kurumunda Linux Muhabbeti

Bu kupada malesef ki tuttuğum takımlar elenmeye devam ediyor. Duygusal açıdan ya da hak ettiklerini düşündüğüm bütün takımlar ya ilk turda ya da 2. turda elendi. Bir tek Ukrayna `nın çıkmasına sevindim, gerçi onu da çok da sevdiğimden değil rakibi İsviçre olduğu için heralde.

Kanal 1 nasıl bir kanal anlamış değilim henüz. İlk olarak; vermişler bir muhabir sorular sorup duruyor taraftarlara Almanya sokaklarında. Gayet hoş ve doğal bir hadise ancak keşke eleman biraz daha fazla İngilizce bilseydi. Bu kadar kolay kimseyi harcamak istemem ama adam ne sayıları doğru anlıyor ne söylenenleri doğru çeviriyor. Olabilir, insandır ama biraz abartmış sanki. İkinci olay da bunun nedeni ya da devamı gibi. Oturup montaj yapmış elemanlar, müzik eşliğinde İsveç ile ilgili bir şeyler anlatılıyor, "Isveçli güzel taraftarlar" deniliyor ancak görüntüde kıpkırmızı giyinmiş ortalarında kocaman "+" kiyafetleriyle İsviçreli kızlar gösteriliyor. Hadi bir kişi görmedi 2 kişi görmedi de e yuh kimse mi fark etmiyor kimse mi kontrol etmiyor. En son Ukrayna maçından sonra da Isveçin maçlarını gösterdiler ki koptum :D

Bu aralar bildirgeç.org Ösym`ye ithaf edilen bir şarkı ile çalkalanıyor. Hatta konu basında da yer aldı. Üşengeçliğim olmasa bildirgeçten önce benden öğrenecekti insanlar bu şarkıyı(videoyu) ama neyse artık. Denk gelirse dinlemenizi öneririm. Bağlantı vermek isterdim ama şarkıyı söyleyen eleman çok fazla kişinin izlemesinden ve bu yüzden Öss`ye giremeyeceğinden korkarak videoyu kaldırmış. Bu girdiyi yazarken şarkıya kendince klip çeken eleman CnnTürk`e çıktı ve şarkının korkusdan değil şikayet üstüne siteden kaldırıldığı anlaşıldı. Helal olsun elemana iyi iş çıkarmış, kolay gelsin Öss`de.

Türk Telekomda halen yapmakta olduğum stajımın 7. gününde ilginç bir konuşmaya denk geldim. Konu linux idi. Bizimle birlikte aynı odada *nix bir makinede çalışan bir mühendis ile ağ sisteminden sorumlu 2 çalışan linuxtu microsopttu hafif bir tartışma ortamına girdiler. Savlar da savunmalar da benim için çok klasikti ama nedense bu seferlik katılasım gelmedi konuşmaya. Bu staj beni yoruyor mu ne? Hala erken kalkmaya alışamadım sanırım. Belki de aynı şeyleri yapmaktan çok sıkıntı duyan biri olarak aynı şeyleri konuşmaktan artık baymış olabilirim. Ama yine de bir kamu kuruluşunda böyle açık fikirli insanların olduğunu bilmek çok güzel.

Geçen hafta pazartesi Türkiye Omuriliği Felçlileri Derneği`nin düzenlediği bir yardım gecesine daha doğrusu yardıma çağrı gecesine katıldık(Annem, Atakan, ben). Sunucuyu pek dizi izlemediğim için hatırlayamıyorum ama Emre Altuğ, Yavuz Bingöl klarnetçi Hüseyin, Deniz Seki, Mali Erbil katılanlar arasindaydı. Güzel düzenlenmiş bir geceydi ama beni yine iten bir şeyler vardı. Gelen insanlar hep toplumun üst seviyesinden(sosyo-ekonomik) insanlardı. Niye bilmiyorum ama bu tarz insanların içten davrandıklarına bir türlü inanamıyorum. Hani şu rotary ya da leo(tam adını da hatırlayamadım şimdi) tarzı topluluklar gibi göründüler bana. Hani "Atatürkçüyüz, toplum gönüllüsüyüz" edalarında oluyorlar ya, rejimin elden gittiği bir anda bunların ortaya çıkıp da ellerinde son model cep telefonları, markalı kıyafetleri ile sokaklara dökülüp yürüyüşler düzenlediklerini hayal bile edemiyorum(bu hükümet onu da görmeyi nasip edecek gibi sanki ). Ama şuna da eminim ki her zamanki gibi önyargım beni kesiyor. Belki de hiçbir zaman böyle topluluklara üye insanlarla konuşma ya da içlerine girme fırsatım olmadığı için onlar hakkında böyle düşünüyorumdur. Umarım ben yanılıyorumdur. Bu arada TOFD ile rotary tarzı toplulukları bir tutmam bana da biraz abes geldi ama işte elimde değil, önyargı :)

TOFD demişken o gece öğrendiğim çok önemli bir şeyi belirtmek isterim. Omuriliği felci büyük oranda trafik kazaları sonrası bilinçsiz ilk yardım uygulamalarından kaynaklanıyormuş. Bu riski 0`a indirmek ise bu dernekten alınabilecek basit bir boyunluktan geçiyormuş.

Bu gece ile anlatacağım son bir şey daha var: Tuhaf müzik sevgim. Tuhaf diyorum çünkü geceye giderken hatta şarkıcıların sahne almasını beklerken bile içimden söylediğim, tempo tuttuğum(nerdesin Chi :p) şarkı "wait and bleed" ve türevleriydi. Tabi sonra şarkılar başladı, hadi Emre Altuğ`u geçelim ama ardından Yavuz Bingöl klarnet çalan Hüseyin isimli şahıs ve arkalarındaki fasıl ekibi beni kendimden geçirdiler. Durduk yere tek birini bile söyleyemeyeceğim şarkılara eşlik ederken buldum kendimi. Hele ki bir şarkı var ya hani "bir kara kaşa bir kara göze..." gibilerinden, en çok da o hoşuma gitti sanırım, gerçi daha şarkıyı bile tam söyleyemiyorum ya neyse. Şöyle bir düşündüm acaba hangi tarafa aidim diye; black metal hariç her tür metal ve rock şarkısını seven tarafa mı yoksa sazlı sözlü tarafa mı? Sanırım ikisine de, ilginçtir ama yakınımdakiler de sanırım benim gibi. Bundan sonra buna dikkat edeceğim. Bu arada ortaokul yıllarımda bağlama çalmak istediğimi ama sonra bateriye döndüğümü de iddiaya girerim bilen yoktur pek.

Çok uzun bir girdi oldu, ben bile baydım ki siz çoktan baymış ve siteyi kapatmışsınızdır. Sağlık olsun, hala okuyanlara selam olsun, hatırlatın size bir yemek ısmarlayayım(Tseyn gibi olmayın, hakkınızı arayın :p).

1 yorum:

volkan dedi ki...

Sorma! Hüsnüymüş adamın adı, ancak o kadar hatırlayabilmişim. Atakan uyardı ama değiştirmeye üşendim, bir ara değiştireceğim.
Baksana daha adamın hatırlayamıyorum, senin yemeği nasıl hatırlayacağım, dürtüklesene ara sıra sen de canım.