30 Nisan 2008

Eskişehir'in Ardından


Bu yazıyı yazmak için epey geç olsa da yazdığım yer benim güncem olduğuna göre bir problem yok :)

Geç oldu çünkü bırakın bölge yarışmasını Marmaris'teki final bile yapıldı bitti geçtiğimiz hafta sonu. 2008 Üniversiteler arası halk oyunları yarışmasının 1.si bölgede de 1. olan Pamukkale Üniversitesi oldu. İkincilik yine her zamanki gibi KaraHarp'ın, Ege ise 3.lüğe düşmüş oldu bu yıl. Pamukkale, bölge yarışmasında zaten finale de 1.lik için gittiklerinin mesajını açık şekilde veriyorlardı oyunlarıyla, müzikleriyle ve bıraktıkları bıyıklarıyla...

Bize gelince, Marmara Üniversitesi olarak elimizden geldiğince Aydın Yöresi oynadık. Ekibin çok ama çok yeni olması, bu yüzden tecrübe eksikliği ve heyecan etmenin fazla etkili olması, zeminin ve çizgilerin alıştığımızdan taban tabana farklı olması, çizmelerimizin 3 üniversite ile ortak oluşu, sahneye çıkmamıza 5 dk kala çizmeleri alışımız ve müziklerimizin yetersiz olması - ki bence bu en önemlisiydi- nedeniyle 4. hatta 3. olabileceğimiz bir yarışmada malesef 5. olduk. E kimi geçtiniz derseniz Yeditepe ve Haliç'i geçtik. Kocaeli, Adnan Menderes, Muğla ve Pamukkale'ye geçildik. Zeybeklerde İstanbul 1.si olmuş olduk :) Pamukkale'nin nasıl oynadığı finalden de belli ama Muğla'yı da es geçmemek lazım, özellikle müzikleriyle beni oldukça etkilediler.

Bizi geçen Pamukkale kendi yöresini, Denizli, oynadı; Muğla kendi yöresini, Muğla, oynadı; Adnan Menderes kendi yöresini, Aydın, oynadı. Bu bakımdan bence ilk 3 olmaları gayet mantıklı, bana tek koyan Kocaeli'nin bizi geçmesi oldu. Görüntülerini izleyemedim tabi, o bakımdan atıp tutmamak lazım. Ayrıca yine benim şahsi görüşüm olaraktan Marmara, Kırklareli ile katılmalı yarışmaya. 2007 finalinde 4. olmaları da ne kadar başarılı olduklarının kanıtı...

Yukarıda da altını çizdiğim üzere benim en çok canımı sıkan "müzik" oldu. Birlikte pek çalışma alamamanın etkisinin yanında şaka gibi bir zurnacıyla zeybek oynamak zor işmiş hakkaten. Solocumuzu kayıtları izledikten sonra çok takdir ettim, alakasız ve zamansız çalan bir zurnaya rağmen oynamış. Benim açımdan ise zurnanın veremediği gaza getirme etkisinden kaynaklanan bir durum söz konusu. Biz de diz vurduk diğer ekipler de, ama sanki diğerleri yeri deliyordu diz vururken. Kısacası sahneye çıkıp oynamak cidden işin ufak bir kısmı. Müziği, kostümü, makyajı... bambaşka bir dünya.

Sonuç olarak, hayatımın en renkli tecrübelerinden biri oldu bu gezi. Benim bile unutamayacağım anılarla doldu taştı hafızam. Provadaki çakılışımız, sahneden hemen önce çizme arayışımız, sahneye ilk çıkışımız, ilk oyun sonu paravan arkasından çıkamayışımız, titrek efemin ifadesiz bir şekilde bize bakışı ve "durunnnn" deyişi, "efeleeeeerrrrr" ile salonu inletişimiz, sonrasında en gür sesli efenin bağırmayı unutuşu, otobüsteki atışmamız, millete gazı verip şarkıyı başlatışımız sonra aynı şarkıyı sabote edişimiz, neredeyse hiç gezemesek de Eskişehir ve onun güzel kızları...

İnsan son yılında böyle bir hadiseye girişip, tek yarışması da bu olunca böyle her şeyi anı sanıp yazıyor işte... O bakımdan üniversiteye girecek olanlara ya da girmiş olanlara tek tavsiyem mutlaka halk oyunlarına katılmaları, birazcık bile ilginiz varsa pişman olmazsınız.

Son olarak Eskişehir'e bayıldığımı belirtmek isterim. Gördüğüm kadarı inanılmaz düzenliydi. Şehrin merkezindeki tramvayı çok takdir ettim. Hele şehrin göbeğindeki bisiklet için ayrılmış yollar ve şehrin ortasından geçen Porsuk Çayı resmen gönlümü fethetti. Etraftaki güzel mi güzel hatunlar Eskişehir'e mi özgüydü yoksa Türkiye'nin dört bir yanından mı geliyorlardı bilemiyorum tabi.

NOT: Merak edenler için yarışma kaydımız

Hiç yorum yok: